Sayfalar

21 Mart 2010 Pazar

Ankara'da otobüs kavgası büyüyor...

Ankara'da otobüs kavgası büyüyor...


Ankara'da otobüs 
kavgası büyüyor...

17 Mart'ta Ankara'da yapılan ulaşım zammını protesto etmek için ODTÜ ve Hacettepe Üniversitesi öğrencilerinin yaptığı eylemin ardından başlayan tartışmalar devam ediyor.

ANKARA – Başbakan Tayyip Erdoğan’ın eylemcilere yaptığı ‘komunist’ suçlamasının ardından Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek de tartışmaya ‘Anarşistler’ diyerek katıldı. ODTÜ Mezunları Derneği’yse bir açıklama yaparak ‘belediye hizmetlerini bir kamusal hizmet değil de bir ticari ilişki olarak gören zihniyet sahiplerini’ kınadı. Açıklamada öğrencilerin hazırladığı bir metine de yer verildi. Metine göre polis elleri kelepçeliyken öğrencileri darp etti, zorla mehter marşı ve ilahiler dinlettirdi.




ERDOĞAN NE DEMİŞTİ?




Başbakan Erdoğan, partisinin genişletilmiş Başkanlar kurulu Toplantısı’nda yaptığı konuşmada Ankara’da yaşanan olaylar için şunları söylemişti: "Bakıyorsunuz ki ideolojik olarak hangi yelpazede yer aldığı belli olan bazı grupların halk otobüslerine karşı, belediye otobüslerine karşı takındıkları tavırlar, otobüslerin üzerlerine yazılan yazılar, aynı zamanda hafif raylı sistemde yaptıkları işgaller... Bunlar işgaldir. Bunların insan hakkıyla, özgürlükle yakından uzaktan alakası yoktur. Otobüsler, trenler bedava olacakmış... Dünyanın neresinde var böyle bir şey? Benim bildiğim yer yok. Böyle bir yer var mı bilmiyorum veya hangi koşullarda böyle bir şey yapıyorlar onu da bilmiyorum. Tabii bunlar bunu söylerken acaba kendileri de ileride bedava mı çalışacaklar, böyle bir durum mu olacak?
Maaş almaya gelince, maaşı beğendiremezsin. Bu tür yerlere de gelince su bedava olacak, ’ekmek elden su gölden’ var ya, bu tür bir mantıkla hayatı yaşayacaklar. Belediye bunu kar amacıyla yapmıyor ki. Belediyelerin zaten bunlardan zararı var. Ama burada belli bir zarara kadar sübvanse edebiliyor, kalkıp da tamamını sübvanse etmesi demek, o belediyenin batması demektir. Yarın asıl verilmesi gereken hizmetler de ortadan kalkar. Artık sen o belediye otobüslerini çalıştıramazsın, maaşını ödeyemezsin, yedek parçasını alamazsın. Bu komünist düşünce, komünist mantık var ya zaten o yaşadığı ülkeleri, geçmişte onları iflas ettirdi. Ondan sıyrıldılar onlar, bizdeki komünistler hala bundan kurtulamadılar. Bunlar milletten yana değil, bunlar illetten yana. Çünkü milletten yana olan milletin malını gelip boyar mı, camlarını indirir mi? Bunların millet diye bir derdi yok ki yaptıkları iş hep bu. Bununla bir yere varılmaz."




GÖKÇEK: ANARŞİ ÇIKARMAYA GELMİŞ GRUP





Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Altınpark Anfa Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen, Ankara Şehiriçi Özel Halk Otobüsçüleri Odası Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada öğrencileri suçladı. ODTÜ’de "eylem yapmaya, anarşi çıkarmaya karar vermiş 200-300 kişilik bir grup tarafından bütün otobüslerin boyandığını" belirten Gökçek, "Otobüs konusunda sizin, vatandaşlarımızın gösterdiği duyarlılık ve birlikte yaptığımız mücadele sayesinde tekrar hak yerini buldu ve iş normal statüsüne geldi" dedi.




ODTÜ MEZUNLARI DERNEĞİ’NİN AÇIKLAMASI



ODTÜ Mezunları Derneğide konuyla ilgili bir açıklama yaptı. Açıklamada şöyle denildi: “Bugün 4 kişilik bir aile için açlık sınırının (Türk-İş'e göre) 843 TL olduğu ve asgari ücretin de net 576 TL olduğu, yani asgari ücretlinin aldığı maaşın karnını doyurmasına bile yetmediği bir ülkede yaşıyoruz. Bu gerçek tüm yalınlığı ile ortada iken, Ankara'da işine, okuluna sadece tek bir otobüs kullanarak gidip gelen bir kişinin asgari ücretin %10'undan fazlasını aylık ulaşım gideri olarak ödemesi istenmektedir. Belediye hizmetlerini bir kamusal hizmet değil de bir ticari ilişki olarak gören zihniyet sahiplerini, ODTÜ'lülerin toplumsal sorunlara karşı duyarlılığından ve geçmişinden rahatsız olan kişi ve kesimleri ve öğrencilerimizin kent içi ulaşım ücretlerine yapılan zamma karşı gösterdikleri haklı tepkinin zor kullanarak bastırılmaya çalışılmasını esefle kınıyoruz. ODTÜ'lülük ruhu ve duyarlılığı ile yoksul halkımızın hakları için mücadele eden, toplumsal bilinci gelişmiş öğrencilerimizi kutluyoruz. Öğrencilerimizin haklı taleplerinin her zaman yanlarında olacağız.”





ÖĞRENCİLER: ZORLA MEHTER MARŞI VE İLAHİ DİNLETİLDİ




ODTÜ Mezunlar derneği’nin açıklamasında konu hakkındaki bilgi kirliliğinin önüne geçmek için 17 Mart 2010 günü yaşanan olaylara ilişkin öğrencilerin hazırladığı bir metin de yer aldı. Metin şöyle:

“Bilindiği gibi 17 Mart günü "parasız ulaşım hakkı"nı kullanan 99 ODTÜ öğrencisi okulun A4 çıkışında gözaltına alındı. Ardından gece okulda ve ertesi gün Adliye önünde eylemler gerçekleştirildi. Melih Gökçek ve AKP yanlısı basın tarafından olaylar aktarılırken bir takım çarpıtmalar, kamuoyunun aklını bulandırmaktadır. Bu yüzden eylemi başından sonuna kadar ilk ağızdan anlatmak gerektiğini düşünüyoruz:

Saat 17:00 ve 17:30 otobüslerine ücretsiz bineceğini belirten yaklaşık 80 üniversiteli kart basmadan otobüslere binmiştir. Otobüsler yaklaşık 2 saat beklerken otobüsten inenler de olmuştur ve hiç kimse eyleme katılmaya zorlanmamıştır.

Otobüsler beklerken, sivil giyimli şahıslar cep telefonlarıyla fotoğraf çekerken yakalanmıştır. Kimliklerini göstermeyenler EGO yetkilileri olduklarını söylemişlerdir. Okulumuzun güvenlik birimlerine, okul öğrencisi olmadığı söylenen kişilere güvenlik herhangi bir müdahalede bulunmamıştır.

Otobüslerin kontakları açıldığında, şoförlerin ikisine de ısrarla otobüslerin Kızılay'a gidip gitmediği sorulmuş, ve olumlu yanıt alınmıştır. Bunun üzerine dolmuş duraklarındaki öğrencilere de ücretsiz gidilebileceği duyurulmuş ve onların da katılımıyla 99 kişi otobüslere binmiştir. Ancak güzergahlarından farklı olarak otobüsler A4 çıkışına yönelmiştir. Ve çıkışta konuşlanan çevik kuvvet ekiplerinin önünde araçlar durdurulmuştur. Araçların durmasıyla beraber çevik kuvvet ekipleri kapıları tekmelemeye başlamıştır. Bunun üzerine otobüsteki öğrenciler kapıları tutarak girişi engellemiştir. Bu esnada şoförlere kesinlikle en ufak şiddet uygulanmamıştır. Camlardan "polis yetkilileriyle görüşmek istiyoruz" şeklinde seslenilse de, polisler, ses geçirmeyen kapılardan sembolik uyarılar yapmakla yetinmişlerdir.

Ardından çevik kuvvet camları açarak içeri biber gazı sıkmaya başlamıştır ve öğrencileri vahşice gözaltına almıştır. Bu esnada adli tıp raporlarına da yansıyan ciddi darplar oluşmuştur. Karakola gidene kadar polisler tarafından elleri kelepçeli halde dayak atılmıştır. Otobüste öğrencilere zorla mehter marşı ve ilahi dinletilmiştir.

Polis karakolunda sabah saatlerine kadar her türlü hakkımızın kullanılması engellenmiştir. Su ve yemek verilmezken, yakınlarımızı ve avukatlarımızı arama haklarımızın da kullanılmasına izin verilmemiştir.

Eyleme katılan diğer üniversite öğrencileriyle yakın ilişki kuran polis Siyasi öğrencileri göstererek "bunlar sizi kandırdı, gözaltına alınacağınızı biliyorlardı" diyerek öğrencileri kışkırtmaya çalışmıştır. Eğer zorla otobüse bindirildiklerini söylerlerse serbest bırakılacaklarını söylemiştir. Maalesef 2 arkadaşımız polislerden etkilenerek ifadelerinde "zorla otobüse bindirildim" şeklinde beyanda bulunmuştur. Geriye kalan tüm öğrenciler, otobüsün ücretsiz kalktığını görünce otobüse bindiğini ve herhangi bir uyarı yapılmadan polisin saldırdığını, darp ederek gözaltına aldığını ifade etmiştir.

Savcılıktaki ifadelerin de ardından tüm öğrenciler serbest bırakılmıştır. Gözaltında olduğumuz sure içerisinde gerek ODTÜ'de gerek Adliye önünde bizi yalnız bırakmayan ODTÜ'lü arkadaşlarımıza; açıklamalarıyla bize destek veren KESK, Eğitim-Sen, ODTÜ Mezunları Derneği ve Tüketici Hakları Derneği'ne teşekkür ediyoruz.

İnsanca bir ulaşım için mücadeleye devam edeceğimizi kamuoyuna duyuruyoruz.

ODTÜ Öğrencileri.” (radikal.com.tr)
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=986775&Date=21.03.2010&CategoryID=77

16 Mart 2010 Salı

Newroz Ateşi Boğaziçi Üniversitesi'nde Yanacak

Kürt sorununun etrafında gelişen kültürel-politik olguları kamusal alana taşımak isteyen Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri kampüste Newroz etkinlikleri düzenliyor. Bu akşam başlayacak ve iki hafta sürecek etkinliğin konukları arasında Cumartesi Anneleri, müzisyen İlkay Akkaya, Kürt yönetmen Miraz Bezar ve Esmeray gibi isimler var.

İstanbul - BİA Haber Merkezi
15 Mart 2010, Pazartesi

Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin kurduğu inisiyatif bugün den başlayarak bir dizi etkinlikle Newroz'u kutlayacak.

İki hafta sürecek etkinlikleri "Barışın susturulmaya çalışıldığı bu dönemde Kürt sorunu etrafında gelişen kültürel-politik olguları kamusal alana taşımak ve canlı bir gündem oluşturmak amacıyla düzenlediklerini" söyleyen Newroz İnisiyatifi'nin hazırladığı program paneller, tiyatro oyunu, dans, müzik ve dil atölyeleri, film, belgesel gösterimleri, söyleşiler ve konserlerden oluşuyor.

Boğaziçi Üniversitesi'ndeki Newroz etkinliklerinin programı şöyle:

15 Mart Pazartesi

21.00 Dans, Müzik Atölyesi ve Dinleti
(Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü / Büfk) Boğaziçi Üniversitesi Kilyos Kampüs - Kantin

16 Mart Salı

16.00-18.00 Kürtçe Dil Atölyesi
(Boğaziçi Üniversitesi Edebiyat Kulübü / Büed) Kriton Curi Salonu - BÜ Güney Kampüs

18.00-19.10 "Şîret" MKM - Teatra Jiyana Nû 19.30-20.00 Oyun teması üzerine söyleşi, sohbet
(Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları / Büo Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu / Bgst) Demir Demirgil Salonu - BÜ Güney Kampüs

17 Mart Çarşamba

17.00 Tekel İşçileriyle Tekel Direnişi Forumu (Çayhane) Özger Arnas Salonu Önü - BÜ Güney Kampüs

18 Mart Perşembe

17.00-19.00 Panel: Türkiye'nin Açılım Deneyimi (Bgst & Büed)

Esra Aşan (Moderatör - Bgst), Arif Akkaya (Çocuklara Adalet Girişimi Diyarbakır İnisiyatifi üyesi), Hayrettin Pişkin (Çanakkale İHD Yönetim Kurulu üyesi), Taylan Tosun (Bgst)
İbrahim Bodur Oditoryumu - BÜ Güney Kampüs

19.00-20.00 Dans ve Müzik Atölyeleri (Büfk) 20:30
Konser: Erdal Yapıcı, Uğur Küçük - Büfk - Selîqe
Demir Demirgil Salonu - BÜ Güney Kampüs

20 Mart Cumartesi

Barış İçin Sanat Girişimi Etkinlikleri

14.00-15.00 "Demirci Kawa Destanı" MKM - Mezopotamya Dans Demir Demirgil Salonu - BÜ Güney Kampüs

16.00-17.00 Belgesel Gösterimi: "Zorunlu Hayat" Yönetmenler: Zafer Akturan - Sema Cabbaroğlu

17.00-17.45 Göç Üzerine Söyleşi: Yönetmenler ve Göç Edenler Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (GÖÇ-DER) Kriton Curi Salonu - BÜ Güney Kampüs

18.00-18.30 Belgesel Gösterimi: "Mezra Êzîdiyan" Yönetmen: Rodi Yüzbaşı

18:30-19:30 Söyleşi/Sunum: "Öteki Kürtler: Sömürge Irak'ında Ezidiler" Amed Gökçen (Bilgi Üniversitesi Kültürel İncelemeler master öğrencisi), Onur Günay (Boğaziçi Üniversitesi doktora öğrencisi)
Demir Demirgil Salonu - BÜ Güney Kampüs

14.00-19.30 Video gösterimleri: "Ji 4 Welatên Şa'îrên Jin Ên Kurd"(4 Ülkeden Kürt Kadın Şairler) Yönetmen: Deniz Mukan "Taksim'den Berçelan'a Barış İçin Sabahlıyoruz" Yönetmen: Güliz Sağlam
BTS Fuaye - BÜ Güney Kampüs

20:30 Barış İçin Sanat Girişimi - Barış Konseri
Ayşenur Kolivar, Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü, Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu, Cavit Mürtezaoğlu, İlkay Akkaya, Mezopotamya Kültür Merkezi, Onur Şentürk, Yurttan Kürtçe Sesler Korosu.
Garanti Kültür Merkezi - BÜ Uçaksavar Kampüs

22 Mart Pazartesi

17.00 Pınar Selek İçin Adalet İstiyoruz! (luBUnya) Pınar Selek'in Maskeler, Suvariler ve Gacılar kitabı üzerine söyleşi Katılanlar: Yasemin Öz - Esmeray Pınar Selek davası hukuk sürecine dair bilgilendirme
Demir Demirgil Salonu - BÜ Güney Kampüs

24 Mart Çarşamba

17.00 Barış Anneleri ve Cumartesi Anneleriyle Sohbet (Çayhane) Özger Arnas Salonu Önü - BÜ Güney Kampüs

29 Mart Pazartesi

18.00 "Min Dît" Yönetmen: Miraz Bezar

Mithat Alam Film Merkezi - BÜ Güney Kampüs

30 Mart Salı


16.00 "Min Dît" Yönetmen: Miraz Bezar

18.00 Miraz Bezar ile Söyleşi Mithat Alam Film Merkezi - BÜ Güney Kampüs

13 Mart 2010 Cumartesi

Sindrella Sokağa Çıktı, Gece 12’den Sonra Büyü Bozulmadı!

O gece gördük ki; yalnızken, sokakta ancak kaşlarımızı çatıp omuzlarımızı düşürererek, bedenlerimizi bir kalkana dönüştürüp çabuk adımlarla yürüyerek var olabilmemizin müsebbibi olan 'erkeklik', biz birlikteyken, birlikte eğlenirken, alanımıza girmeye cüret bile edemiyor.

Kızıl Emma'nın "Dans edemeyeceksem bu benim devrimim değildir!" sözünü, yalnızca okurken ya da düşünürken değil, dans ederken de anlamayı denedik mi hiç? 8 Mart gecesi Tünel Meydanı'nda, saatlerce dans eden kadınların zihninde belki de Emma'ya ait olan bu cümleler dolanıyordu. Bütün gece sokakta dans ederek sokağın tekinsizliğine meydan okuyan kadınlar, Emma Goldman'a 100 yıl önce bu sözleri söyleten öfkeyi daha iyi anladılar. Çünkü kadınlar bu sene, geceleri, sokakları, meydanları terk etmediler, 12'den sonra büyünün bozulduğu masalları altüst eden, yeni bir masalı yaşadılar.
İstanbul'un tüm kadınlarını Tünel Meydanı'na çağıran ses, sokakların tekinsizliğinden usanmış bir kadının, her kadının sesiydi. Bu ses, "Meydan okuyorum, meydandayım, meydan okuduklarıma maruz kalmamak için geldim buraya... Yerleştiğim kente bağlanıyor, gecenin ve sokağın tekinsiz kalbinde şarkılar söylüyorum" diyordu. Gerçekten de öyle oldu. Kadınlar, yürüyerek başladıkları 8 Mart şenliğine, şarkılar söyleyerek, içki içerek, dans ederek, sokakta devam ettiler. O geceyi, tekinsiz olanın tekinsiz kalmayacağına dair bir meydan okumaya dönüştürdüler. Korkularını yatıştırmak için ceplerinden telefonlarını aramadılar, 'erkek gibi' yürümeye çalışmadılar, kendilerine çevrilen bakışlardan kaçmadılar, ıssız köşelerden sakınmadılar, görünmez olmaya çabalamadılar, giydiklerine aldırmadılar, seslerini kısmadılar, 'temkinli ve ölçülü' olmadılar. Her birimizin 'tekil' olarak yaşadığı kıstırılmışlığa, 'çoğul' bir özgürlük alanı yaratarak cevap verdiler. Üstelik, bunu 'eğlenerek' yaptılar.
Belli ki, 2010, kadın mücadelesinin sesini yükselttiği bir yıl olacak. Bu yıl, 6 Mart'ta Kadıköy'de yapılan 8 Mart mitingi ve 8 Mart Pazartesi akşamı, Taksim Meydanı'ndan Galatasaray'a kadar yapılan geleneksel feminist gece yürüyüşü, hiç olmadığı kadar coşkuluydu. Çünkü geçtiğimiz yıl içinde, Tekel direnişindeki kadınlardan, Barış İçin Kadın Girişimi'nin etkinlik ve eylemlerine, "Kadın cinayetleri politiktir!" sloganıyla bütün davaları baştan sona takip eden feministlere kadar, kadın mücadelesinin onlarca alanda farklı biçimlerde biriktirdikleri, alanlara ve sokaklara taştı.
Evet; erkekler yılda en az 200 kadın öldürüyor.
Evet; erkekler, tacize, tecavüze, cinsel sömürünün her çeşidine devam ediyor. Evet; birileri hâlâ  'namus' diyor. Evet; birileri hâlâ işyerlerinde bizi 'ucuz emek' olarak görüyor. Evet; ev içi emeğimiz görünmez kılınıyor. Evet; güzel, çirkin, zayıf, şişman, açık, kapalı kategorileriyle bedenlerimiz ve cinselliklerimiz nesneleştiriliyor. Evet; evlenilecek veya eğlenilecek kadınlar oluyoruz, ruhumuz tahakküm altına alınıyor. Evet; "Çocuk da yaparım, kariyer de" propagandasıyla, 'süper kadın'lar olmaya itiliyoruz. Evet; daimi bir erkek bakışının nesnesi, hemcinslerimizin rakibi, 'yuva'mızın görünmez hamalı, çocuklarımızın fedakâr annesi, ailelerimizin uslu kızları olmaya zorlanıyoruz.
Ama kadınlığımız, mağduriyetlerimizden ibaret değil. Bunu en çok, bir araya geldiğimizde, sözümüzü birlikte haykırdığımızda, birlikte kol kola yürüdüğümüzde görüyoruz. Bu yıl bir de, sokakta birlikte dans ederken gördük. Yıllardır dilimizden düşürmediğimiz özgürlük talebi, bir söylem olmakla kalmayıp, bedenlerimize, yüzlerimize, birbirimize bakışlarımıza yansıdığında, yani yaşanan, hissedilen bir şey olduğunda, hiç olmadığı kadar umutla haykırdık sloganımızı: "Dünya yerinden oynar, kadınlar özgür olsa!"
O gece gördük ki; yalnızken, sokakta ancak kaşlarımızı çatıp omuzlarımızı düşürererek, bedenlerimizi bir kalkana dönüştürüp çabuk adımlarla yürüyerek var olabilmemizin müsebbibi olan 'erkeklik', biz birlikteyken, birlikte eğlenirken, alanımıza girmeye cüret bile edemiyor. Bu yıl, Tünel Meydanı'nda "Sokaklar bizimdir, hesap sorulmaz; 12'den sonra büyü bozulmaz!" dedik. Önümüzdeki yıl, 12'den sonra büyüyü bozan, prensin öpücüğüyle prensesi uyandıran, sınırlarını aşan kırmızı başlıklı kızı kurtlara yediren bütün erkeklik masallarına "Karnımız tok!" diyeceğiz.

 
http://www.bianet.org/bianet/siyaset/120646-sindrella-sokaga-cikti-gece-12-den-sonra-buyu-bozulmadi